Mimar Dostlarımız Hangi Filmleri İzlemeli Hemen Göz Atalım…
İşte bu yazımızdan sonra arkadaşlarınızla bu filmlerin arasından hangilerini izlediklerini konuşabilir ve karşılıklı fikir paylaşımı yapabilirsiniz.
- Metropolis (1927)
Yönetmenliğini Fritz Lang’ın üstlendiği 1927 yapımı filmin senaryosu Fritz Lang ve Thea von Harbou ismine aittir. Bilim kurgu ve gerilim türündeki bu film insanlığın ikiye ayrılışını konu edinmektedir. Bölünmüş toplumsal yapının bir aşk ile uzlaştırılmaya çalışılmasını gözler önüne seren bu filmde, bir tarafta yer altında makinelerle birlikte yaşam süren işçi sınıfı yer alırken diğer tarafta yönetici sınıf üst tabaka bir yaşam sürmektedir. Dönemin en pahalı sessiz sinema filmi olma özelliğine sahip olan bu filmde distopik bir şehir tasvirine yer verilir. Distopik anlam olarak, baskıcı yönetim altında temel hak ve özgürlükleri elinden alınmış olarak yaşayan toplumlara verilen isimdir.
2) The Fountainhead (1949)
Hayatın Kaynağı anlamına gelen ABD yapımı film King Vidor tarafından yönetilmiş ve Ayn Rand’in aynı isimli kitabından uyarlanmıştır. Mimarlığın toplumdaki yerini izleyenlere göstermek isteyen Rand bunun için elinden gelen herşeyi yapıyor ve filmde birçok modern mimari örneği yer alıyor.
3) Mon Oncle (1958)
1949 yılında The Fountainhead ile yüceltilen modern mimari, 1958 yılında Mon Oncle ile adeta eleştiri yağmuruna tutuluyor. Fransız-İtalyan ortak yapımı olan bu filmde eski yapılar ve yeni oluşumlar arasındaki değişimlerin insanlardaki ve yaşamlarındaki etkisi komedi türü örneği olarak izleyene yansıtılıyor.
4) Playtime (1967)
Yazarı Mon Oncle filmi ile aynı yani Jacques Tati olan bu filmde tüketim kavramına düşkünlük, modern hayatın stresi, kullanışsız uzay çağı teknolojisi ve yüzeysel ilişkiler baş göstermeye ve işlenmeye başlıyor. Ne kadar da tanıdık konu başlıkları değil mi? Bu demek oluyor ki tam 54 yıldır kendini tekrar eden bir yaşam döngümüz var.
5) Blade Runner (1982)
Ridlet Scott tarafından yönetilen film dönemin geleceğinde, 2019 yılında Los Angeles’ta geçer. Distopya haline gelmiş olan eski ihtişamlı Los Angeles artık yıkık bir sanayi kentidir. Yeni olan herşey eskinin üzerine inşa edilmiş ve gittikçe çoğalan katmanlardan oluşan bir kent ortaya çıkmıştır.
6) The Belly Of An Architect (1987)
Olayların Amerikalı bir mimarın İtalya’ya gitmesiyle başladığı bu filmi yazan ve yöneten Peter Greenaway’dir. Filmde sıklıkla gördüğümüz yuvarlak formlar, mimarın tasarlayıp bir türlü gerçeğe dönüştüremediği hayali küresel yapıları temsil etmektedir.
7) Inception (2010)
Geldik benim favori filmime. Christopher Nolan tarafından yazılan ve yönetilen filmde mimarlık yalnızca merkezi bir tema değildir. Bu filme göre mimarlık filmdeki tüm kahramanların hayallerine, zekasına ve tasarlama yetisine göre değişip gelişebilir. Filmde her zaman yeni mekanlar hayal etmek zorunda olan mimarımız adeta ufkumuzu genişletmektedir.
Bu haftalık da bizden bu kadar sevgili okurlarımız. Önümüzdeki hafta yine yeniden yepyeni ve enteresan olması için çabalayacağımız bir yazıda görüşmek dileğiyle hoşçakalın. Bizlere yazılarımız hakkında fikir ve görüşlerinizi belirtmek ister, ben bu hafta şunun hakkında bilgilenmeyi diliyorum derseniz bize ışık tutabilirsiniz. Sizler için araştırıp klavyeye tuşlamaya devam ederiz 🙂 Hoşçakalın.